Perşembe, Kasım 7, 2024

Bunlara da göz atın

İlgili içerikler

Microbiome ve HLA Genetiği Arasındaki İlişki Araştırıldı

Yeni yapılan bir araştırma, farklı HLA (insan lökosit antijeni) genetik yapılarının mikrobiyom üzerindeki etkilerini inceledi. Bu çalışma, otomatik bağışıklık riski ve korunma ile ilişkili HLA genetik yapılarının, bağırsak mikrobiyomunun işlevsel farklılıklarını nasıl etkilediğini ortaya koymayı amaçladı. Bu bağlamda, Güneydoğu İsveç’te genel popülasyon kohortuna ait 72 bebekten dışkı örnekleri toplanarak metagenomik analizler gerçekleştirildi.

Risk ve Koruyucu HLA Genetik Yapıları

Araştırmada, riskle ilişkili HLA DR3-DQ2.5 ve DR4-DQ8 genotipine sahip bebeklerde, patojenle ilişkili moleküler desenler ve virülansla ilgili genlerin daha yüksek bollukta olduğu gözlemlendi. Buna karşın, koruyucu HLA DR15-DQ6.2 genotipine sahip bebeklerde bu tür genlerin daha az olduğu görüldü. Risk grupları arasında iltihap tetikleyici faktörlerin türleri arasında sınırlı bir örtüşme olduğu belirtildi.

Flagella ve O-Antijen Genetik Farklılıkları

HLA DR3-DQ2.5 genotipine sahip olan bebeklerde, flagella sentezine ilişkin genlerin belirgin bir şekilde öne çıktığı, ancak bu haplotipin flagellin peptitlerine bağlanma olasılığının önemli ölçüde daha düşük olduğu tespit edildi. Ayrıca, O-antijen biyosentez genlerinin risk genotipleriyle önemli ölçüde ilişkilendirildiği ve koruyucu genotiplerle ilişkisiz olduğu belirlendi.

Kullanılabilir Çıkarımlar

  • HLA DR3-DQ2.5 genotipine sahip bebeklerde, patojenle ilişkili genlerin daha yüksek bollukta bulunması, iltihap riskini artırabilir.
  • Flagella sentezi ile ilgili genlerin bolluğu, bu bebeklerde mikrobiyal dengesizliğe yol açabilir.
  • O-antijen biyosentez genlerinin varlığı, gram-negatif bakterilerin artışına işaret eder.
  • Vitamin B biyosentezi ile ilgili genlerin daha yüksek bollukta olması, beslenme ve metabolik süreçler üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler yaratabilir.

Sonuç olarak, bu bulgular belirli HLA haplotiplerinin erken yaşamda disbiyozis ve ardından gelen iltihaplanmaya yol açabileceğini göstermektedir. Bu durum, genetik olarak risk altındaki bireylerin probiyotik tedavilerden yararlanmasını engelleyebilir.

Orijinal Makale: J Autoimmun. 2024 Jul 20;148:103290. doi: 10.1016/j.jaut.2024.103290. Online ahead of print.

Popüler Gönderiler