Stockholm Sendromu Nedir?

0
1435

Stockholm sendromu, insanların genellikle rezil adam kaçırma ve rehin alma durumlarıyla ilişkilendirdiği psikolojik bir tepkidir. Stockholm sendromlu bir kişi, onları kaçıranlar veya istismar edenler ile olumlu ilişkiler geliştirir.

Stockholm sendromu terimi, esaret ve istismara verilen psikolojik tepkinin adıdır. Stockholm sendromlu bir kişi, onları kaçıranlar veya istismar edenler ile olumlu ilişkiler geliştirir. Uzmanlar bu tepki oluşumunu tam olarak anlamasalar da travma yaşayan insanlar için bir baş etme mekanizması olarak hizmet edebileceğini düşünüyorlar.

Bir kişi, fiziksel veya psikolojik sağlıklarına yönelik önemli tehditlerle karşılaştığında Stockholm sendromu geliştirebilir. Kaçırılan bir kişi, onlarla yüz yüze temas halindeyse, onları kaçıranlarla olumlu ilişkiler geliştirebilir. Kişi, kendisini tutsak eden tarafından fiziksel istismara maruz kalmışsa, istismarcı kendisine insanca davrandığında veya fiziksel olarak zarar vermediğinde minnettarlık hissedebilir.

Bir kişi, güvenliğini sağlamak için bir istismarcıyı yatıştırmaya da çalışabilir. Bu strateji, bir istismarcı veya esir ile çalışmanın daha iyi olabileceği fikrini olumlu yönde güçlendirebilir. Bu, Stockholm sendromunun gelişiminin arkasındaki başka bir faktör olabilir.

Esirlerin ve istismardan kurtulanların büyük çoğunluğunda Stockholm sendromu gelişmez. Akıl sağlığı uzmanları, Stockholm sendromunu resmi bir akıl sağlığı bozukluğu olarak tanımıyor. Sonuç olarak, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabının (DSM-5) beşinci baskısında listelenmemiştir.

Stockholm Sendromunun Kökeni Nedir?

Kriminolog ve psikiyatrist Nils Bejerot, ilk olarak 1973’te İsveç’in Stockholm kentinde bir banka soygunu sonrasında yaşananları açıklamak için Stockholm sendromu terimini kullandı.

23 Ağustos 1973’te Jan-Erik Olsson, Normalmstorg bankasını soymaya çalıştı. Soygun sırasında Olsson, Brigitta Lundblad, Elisabeth Oldgren, Kristin Ehnmark ve Sven Safstrom olmak üzere dört banka çalışanını rehin aldı. Daha sonra Olsson’un eski hücre arkadaşı Clark Olofsson soyguna katıldı. İkili, dört rehineyle birlikte bankanın içinde kaldı. Durum, polisle altı günlük bir beklemeye dönüştü. Rehinelerin serbest bırakılmasından sonra yetkililer, rehinelere karşı güçlü duygusal bağlar geliştirdiklerini keşfettiler. Rehineler, Olsson ve Oloffson’ın kendilerine iyi davrandıklarını ve fiziksel olarak zarar vermediklerini bildirdiler. Kendilerini kaçıranları savundular ve onlara karşı tanıklık etmeyi reddettiler. Olsson, rehinelere karşı olumlu duygular bile sergiledi.

Stockholm Sendromunun Nedenleri Nelerdir?

Birçok araştırmacı, psikolog ve kriminolog Stockholm sendromunu tam olarak anlamıyor ve bazıları bunun var olup olmadığını tartışmaya devam ediyor. Ancak uzmanlar, Stockholm sendromunun şu durumlarda gelişebileceğine inanıyor:

  • Kaçıran kişinin kurbanlarına insanca davranması
  • Tutsakların, birbirleriyle bağ kurma fırsatları sağlayan önemli bir yüz yüze etkileşime sahip olması
  • Tutsakların, kolluk kuvvetlerinin işlerini yeterince iyi yapmadığını düşünmesi

Stockholm Sendromunun Belirtileri Nelerdir?

Stockholm sendromu, kurbanlar da dahil olmak üzere çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir:

  • Tutsaklardan veya istismarcılardan nezaket veya şefkat algılamak
  • Onları esir tutan veya istismar eden bireye veya bir grup kişiye karşı olumlu duygular geliştirmek
  • Tutsaklar veya istismarcılarla aynı hedefleri, dünya görüşlerini ve ideolojileri benimsemek
  • Esirlere veya istismarcılara acımak
  • Kaçma fırsatı verilse bile esirlerini terk etmeyi reddetmek
  • Polise, aileye, arkadaşlara ve içinde bulundukları durumdan kaçmalarına yardım etmeye çalışan herkese karşı olumsuz algılara sahip olmak
  • Suistimal veya adam kaçırma faillerini kovuşturmada polise ve hükümet yetkililerine yardım etmeyi reddetmek

Serbest bırakıldıktan sonra, Stockholm sendromlu bir kişi, kendisini kaçıran kişiye karşı olumlu duygular beslemeye devam edebilir. Bununla birlikte, geçmişe dönüşler, depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) da yaşayabilirler. Stockholm sendromunun net bir tanımı olmamasına rağmen, uzmanlar onu istismarla ilişkili diğer psikolojik fenomenlerle ilişkilendirmiştir, örneğin:

  • travma bağı
  • hırpalanmış kişi sendromu
  • öğrenilmiş çaresizlik

2018 yılında yapılan bir çalışmada, araştırmacılar Stockholm sendromu ile seks ticareti arasında bir ilişki kurmaya çalıştı. Araştırmacılar, Hindistan’da yaşayan kadın seks işçilerinin kişisel hesaplarını inceledi. Çalışmaya dahil edilen anlatılar, Stockholm sendromu ile ilişkisi olan birkaç durumu tanımlamaktadır. Bunlar şunları içerir:

  • fiziksel ve psikolojik hayatta kalmaya yönelik algılanan tehditler
  • tacir veya müşteriden algılanan nezaket
  • dış dünyadan izolasyon
  • algılanan kaçamama

Araştırma yazarlarına göre, kadınlardan bazıları, bir zamanlar insan tacirleriyle veya bir müşterisiyle bir aile kurmayı umduklarını ifade ettiler. 2020 yılında yapılan bir çalışmada araştırmacılar, aile içi şiddet mağdurlarının da Stockholm sendromu yaşayabileceğini gösteren kanıtlar buldu.

Örnekler Nelerdir?

Stockholm sendromu adını 1973’te İsveç’te yaşanan rezil banka soygunundan alırken, öncesinde ve sonrasında benzer olaylar yaşandı.

Mary McElroy (1933): Normalmstorg banka soygunundan kırk yıl önce, dört adam Mary McElroy’u kaçırdı. Kaçıranlar, talep ettikleri 30.000 dolarlık fidyeyi aldıktan sonra onu serbest bıraktılar. Mary McElroy, kendisini kaçıranların cezalandırılması konusunda hemfikir olmasına rağmen, onlara sempati duydu ve hatta onları hapishanede ziyaret etti.

Patty Hearst (1974): Stockholm olayından kısa bir süre sonra, Symbionese Kurtuluş Ordusu Birleşik Federe Kuvvetleri (SLA) adlı sol kanat militan bir grubun üyeleri, 19 yaşındaki Patty Hearst’ü Berkeley, California’daki dairesinden kaçırdı. Kaçırmadan on iki gün sonra Hearst, SLA üyeleriyle birlikte bir banka soygununa karıştı. Hearst’e göre, SLA onun beynini yıkadı ve onlara katılmaya zorladı. FBI, Hearst’ü kaçırılmasından 18 ay sonra, 18 Eylül 1975’te tutukladı. Hearst 7 yıl hapis cezası aldı. Başkan Jimmy Carter, cezasını 1979’da değiştirdi ve sonunda bir af aldı.

Natascha Kampush (1998): 1998’de Wolfgang Priklopil, 10 yaşındaki Natascha Kampush’u kaçırdı ve onu 8 yıldan fazla bir süre boyunca bir mahzende tecrit etti. Priklopil onu dövdü ve hayatını tehdit etti; ayrıca ona hediyeler aldı ve onu besledi ve yıkadı. Kampush, Prikolpil’in intihar ederek öldüğünü duyduktan sonra ağladı. Kampush, Priklopil ile ilişkisini görüşmecilere açıklamaya çalıştı, ancak Stockholm sendromu olduğunu iddia ederek onu reddettiler. Guardian gazetesine verdiği röportajda Kampush, “Kendinizi kaçıran kişiyle özdeşleşecek şekilde uyarlamanızı çok doğal buluyorum… Özellikle de o kişiyle çok fazla zaman geçiriyorsanız.”

Stockholm Sendromu Nasıl Tedavi Edilir?

Stockholm sendromu, tanınmayan bir psikolojik bozukluktur ve standart bir tanımı yoktur. Sonuç olarak, bunun için resmi bir tedavi önerisi yoktur. Bununla birlikte, psikoterapi ve ilaç tedavisi, depresyon, anksiyete ve TSSB gibi travma iyileşmesi ile ilişkili sorunları gidermeye yardımcı olabilir.

İnsanlar lisanslı psikologlar ve psikiyatristlerle çalışabilirler. Bir psikiyatrist, duygudurum bozukluğu semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilecek ilaçlar yazabilir. Psikologlar ve lisanslı ruh sağlığı danışmanları, insanların deneyimlerini anlamaya ve üzerinde çalışmaya çalışırken kullanacakları stratejiler ve araçlar geliştirmelerine yardımcı olabilir. Burada farklı terapi türleri hakkında daha fazla bilgi edinin.

Özet

Stockholm sendromu, esarete ve bazı durumlarda istismara karşı nadir görülen bir psikolojik tepkidir. Bir kişiyi kaçıran veya taciz eden kişiye karşı korku, dehşet ve öfke duyguları çoğu insan için daha gerçekçi görünebilir. Bununla birlikte, kaçırma gibi aşırı durumlarda, bir kişi fiziksel ve zihinsel sağlıklarının tehlikede olduğunu hissettiğinde, bir başa çıkma mekanizması olarak esire karşı olumlu duygular geliştirebilir.

Uzmanlar Stockholm sendromunu resmi olarak bir ruh sağlığı bozukluğu olarak tanımasa da, istismara uğramış, insan ticaretine maruz kalmış veya kaçırılmış kişiler bunu yaşayabilir. Stockholm sendromu olan kişiler anksiyete, depresyon veya TSSB belirtileri yaşayabilir.

Uygun tedavi, bir kişinin iyileşmesini iyileştirmeye ve ilerlemelerine yardımcı olabilir.